Üniversite yıllarımdaki ‘iletişime giriş’ dersinde Aysun hocamın sorusu hala kulaklarımda. “Kimler magazin programlarını seyrediyor?” Koca sınıfta çıt yok. Ve tokat laf: “Evet haklısınız çocuklar hepiniz belgesel izliyorsunuzdur eminim” Bugün, o soruya daha çok eğilip, daha başka bir yerden bakmaya çalıştım. Magazin programları kadar gündüz ‘kadın kuşağı’ olarak adlandırılan yapımlar da çok kayda değerdi ve hala öyle. Aslında ülkenin gerçek iç ve dış yüzünü buralardan okumak varken, boşu boşuna teorik dersler peşinde koşuyoruz. Hayat okulda öğretildiği gibi akmıyor elbet. Her gün yeni nesil onlarca duygu ifade biçimi ortaya çıkıyor, televizyon programları da sosyal medya mecralarına oranla gelişmeleri geriden takip edip getiriyor evlere. Okuma oranlarının her geçen gün yerlerin diplerine vurduğu şu dönemimizde yemeden içmeye, giyimden flört etmeye, evlilikten boşanmaya tüm hayati bilgiler ekrandan veriliyor, üstelik pek çoğu ücretsiz. 2016 biterken yemedim, içmedim üşenmedim ve oturup yazdım. Gündüz kuşağı tv programlarından neler öğrenebiliriz hem de oturduğunuz yerde?
1.Yalan söylemeyi
Özellikle çöpçatanlık ya da evlendirme programlarından öğreneceğiniz ilk şey “nasıl yalan söylenir?” olur. Öyle ya, olmadığını görünmek, göründüğü kişi gibi aslında olmamak, geçmiş ile ilgili sıkıntılı yalanlar söyleyip güya geleceğe yatırım yaptığını zanneden profillerin hemen hepsini bu programlarda görmek mümkün. “Sıkı bir yalancı nasıl olunur?” ve “bunun ortaya çıkması ihtimali nasıl en geç gerçekleşebilir?” sorularının canlı pratiklerine buralardan erişebilirsiniz.
2.‘Aşk’ın nasıl ayağa düştüğünü
Her duygunun adının aşk olmadığını, aşk olmadan da insanın duygu durumlarının anlık değişebileceğini, birine yükselmemizin tek sebebinin duygusal değil tamamen görsel de olabileceği hakkında eskiden bir fikrimiz yoktu ama şimdi binbir türünü seyrediyoruz. Adam “aşık oldum, çok istiyorum beni kabul etsin” diyor, kadın istemediğini söylüyor. Bir bakıyoruz aynı aşık amca “başka taliplere bakarım o zaman, beni istemeyeni ben hiç istemem” lafını patlatıveriyor. E bizim okuduğumuz Şirin için dağ delen Ferhat bu değil. O efsanedeki aşk ise bugünkü sözleşmeler neyin nesi?
3.Arsızlık etmeyi
“Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça” şeklindeki şarkı sözü gibi, bir insan en fazla ne kadar özgüvene sahip olabilir? İşte bunun net yanıtı gündüz kuşağı programlarında var. İlk eşinden ayrılıp ikincisini aramanın derdine düşmüş, 60 yaşında asla bir estetik operasyon geçirmemiş ama feleğin çemberinden geçmiş Hayriye teyze, talibinin emekli maaşıyla yetinmeyip üzerine ev ve araba istiyor. Sonra durup kendime bakıyorum. Elim yüzüm düzgün ve hala iş tutabiliyorken neden azla yetinmeyi seçiyorum ki?
4.Hazır cevap olmayı
Bazı rap şarkıları gibi, sırf söylemek olsun da yer doldursun diye sarf edilen dizeler gibi, düşünme yetisine sahip olmadan da ağız oynatabilmenin diğer adı. Takdir edilmediğiniz tüm durumlarda savunma mekanizmanızın işler duruma geçmesiyle birlikte kavga, tartışma ortamı baş gösterdiğinde ağzınıza geleni nasıl söyleyebilir ve bunu aslında bir sanat icra ediyormuşsunuz gibi nasıl gösterebilirsiniz? Çok uzağa gitmenize gerek yok. Hemen her gün yayınlanan evlilik programlarında, çemkirmeye kurulmuş kadın ve erkek bireyleri izleyerek nasıl ‘hazır cevap’ olunur öğrenebilirsiniz.
5.Jüri olmadan da giydirmeyi
“Aman jüri de kimmiş canım?” dediğinizi duyar gibiyim. Ancak ne var ki bu iş, dünyanın her yerinde böyle yürüyor. Giyim-kuşamın otorite isimlerine tv programlarında krallık taçlarını teslim ettikten sonra başlıyor kesip biçme seramonileri. Haydi buraya kadar her şey ‘normal’ ama alışverişte karşılaştığınız bir arkadaşınızın “bu havuç pantolon ve bu toprak tonlar hiç sana olmuş mu kuzum? Hayır, bacak boyun zaten kısa, bu pantolon ve o bootiler iyice kesmiş seni hayatım.” Tanıdık geliyor değil mi? Gündüz kuşağı programları sizi eğitmekle kalmıyor bedavadan jüri de yapıyor.
6.Tekrar tekrar evlenmenin çok da ayıp bir şey olmadığını
Batının hep kötü yanlarını alacak değiliz ya, iyi yanlarını da alıp işler hale getirdik artık Anadolu’da. Boşanmaların bir süre öncesine kadar hiç yaşanmadığı, hır gür içinde olsa da evliliklerin sürdüğü, yalnızca ve yalnızca ‘dul’ kalan kadının evliliğine ters bakılmadığı ama çok da tasvip edilmediği kırsal bölgelerden televizyonlara yaşanan göç sonrası, ikinci ya da üçüncü, hatta belki dördüncü kez evlenmenin ayıplanacak bir hareket olmadığını öğrendi(k)ler.
7.Haline şükretmeyi
Onca olan bitenin milyonların gözleri önünde sergileniyor olmasından sonra bilinçli kişinin durup farkına vardığı eylem; haline şükretmek. Ben de bu kafada olabilirdim tanrım, gözlerimi açtığın için sana teşekkür ederim. 2017, ülkemize barış, bedenimize sağlık, kalbimize aşk getirsin. İyi seneler!