Aşırı şişmanlık genel olarak aşırı şişmanlığı ifade etse de, aslında oldukça tehlikeli bir hastalıktır. Belki virütik değildir, bulaşıcı değildir, belki en ivedi şekilde ölümcül de değildir; ama süreçte tüm organlarınızı yavaş yavaş hasta edecek kadar güçlü bir hastalıktır. Aşırı şişmanlık kalp ve damar hastalıklarının temel sebebi olmakla beraber, eklem rahatsızlıkları, omurga sorunları, bel ağrıları ve nefes darlığına sebep olmaktadır. Aşırı şişmanlık en basitinden yaşam kalitenizi olumsuz yönde etkiler.
Aşırı şişman olup olmadığınızı nasıl hesaplarsınız peki?
Diyelim ki, bir A kişinin boyu 1.70, kilosu da 100. 1.70’i, 2 ile çarpın. Kiloyu bu demin çıkardığınız değere bölün. 30-35 arası iseniz şişman, 35’in üstüyseniz ağır şişmansınız, yani aşırı şişmanlık sınırını geçmişsiniz demektir.
Bu mantığa göre A kişi; 1.70×1.70 = 2.89 ve 100/2.89 =34.6
…yani şişman…
Biz, normal kilolu insanlar aşırı şişman birileriyle karşılaştığımızda empatiden yoksun bir şekilde hep şunu sorarız; insan bu kadar kiloyu nasıl alır? Nasıl süreçte durumunu farketmez? Nasıl bu noktaya kadar getirir kilo problemini? Nasıl mutlu mesut yaşamaya devam eder?
Maalesef sorunun cevabı çok basittir; bu kişi süreçte aldığı kiloları hep birer ikişer, beşer onar benimsemiştir. Kişi kendiyle barışınca da vücudu zaten o kiloyu kanıksamış, kabullenmiştir. Böyle böyle kilo alma döngüsü başlamış ve mevzu aşırı şişmanlığa kadar varmıştır.
Şişman olmak zordur. Restorana gidersin, en çok sen yiyeceksin sanılır. Vasıtaya binersin, tıkış tıkış oturursun. Asansöre binersin pis pis bakarlar. Pek empati kuranın olmaz ve her yerde göze batan ilk özelliğin kiloların olur. Kilo vermek için gittiğin spor salonunda bile rahat edemediğini hissedersin. Kendi adıma ”hocam aynaya bile bakamıyorum.” diyen öğrencim olmuştur. Dolayısıyla aslında sıkıntılı bir süreç ve açıkçası kimin hangi dertle yakalanıp yakalanmayacağı da belli değil. O yüzden lütfen, siz siz olun, bazı şeyleri düşünmekten kendinizi alıkoyamıyorsanız bile, o fikirleri yüksek sesle dile getirmeyin. Belki karşınızda gerçekten çaba gösteren, farklı biri olmak adına savaşan biri vardır.
Spor eğitmenlerine sorulur; hocam ne yesek de zayıflasak? Ben kendi adıma hep şunu derim; ben beslenme uzmanı değilim, diyetisyen değilim, lütfen ilkin bir diyetisyenden yardım alın. Çünkü beslenme işi, öyle herkesin fikir beyan edebileceği kadar basit bir iş değildir. Kişisel olmalıdır, kişiye göre yazılmalıdır. Tam tersi olsaydı, hepimiz bir kutu peynir, 1 dilim kızarmış ekmek ve o herkesin bildiği klasik listedeki malum yiyecek içeceklerle top model gibi ortalarda dolanırdık. Ama o iş öyle değil işte. İlkin diyetisyen canlarım…
Sonrasında spor elbette. Fakat aşırı şişmanlık mevzu bahis olduğunda antrenman önermek antrenörlere hep sıkıntılı gelmiştir. Zira şişman birinin spor yapmayıp, kalp krizini beklemesi ile, koşu bandında interval yapıp, kalpten gidivermesi eşit derecede olası bence. Hem yağ oranını düşürecek şekilde, hem de temelde çok da sağlıklı olmayan bünyeyi, aşırı zorlamalara karşı koruyacak şekilde antrenman yaptırmak benim için her zaman en güvenli seçenek olmuştur.
Peki neler yapalım? Hangi aktiviteler aşırı şişmanlar için uygun? Hangisi hem işe yarar, hem güvenlidir?
1.Tempolu Yürüyüş: Diyeceksiniz ki, ha hocam onun karikatürü de var hani, ondan mı? He, ondan! Tempolu yürüyüş, hep espri konusu olmuştur, hep de olacaktır. Neden? Çünkü yaşlılar tempolu yürür, sakatlıkları olanlar tempolu yürür, spor yaparmış gibi gözüken ama aslında öylesine takılan tipler tempolu yürür, ha bir de şişmanlar tempolu yürür. Yani kollektif bilinç diyor ki; adam gibi spor yapamayan, tempolu yürür.
Yanlış efenim! Kilo vermek için bir buçuk saat koşanların, süreçte süper fit vücutları olduklarını mı sanıyorsunuz? Hayır, tersine antrenman içindeki stres faktörüne yakalanıyorlar, ki bunu bir ara anlatırım, iyi bir şey değil. İkincisi de yağ oranım düşsün, süper tertemiz olayım derken kas oranlarından da fire veriyorlar, dolayısıyla vücutlarında sarkmalar da oluyor.
Halbuki tempolu yürüyüş nabız aralığınızın hep ”yağ yakım aralığında” kalmasını sağlayarak, yağ oranınızın düşmesine pozitif yönde katkıda bulunuyor. Ayrıca kalbinizi de fazladan yormuyor, zorlamıyor, dolayısıyla hem işinizi görür, hem de güvenli.
2.Ağırlık Antrenmanları: Spor salonlarında klasiktir -ki antrenörlerin de işine gelir – şişman kimselere şu şekilde program yazılır. 40 dakika koşu bandında yürü, 20 dakika bisiklet, sonra duşunu al, evine git, tamamdır.
Cidden ilgilenilmez bazı yerlerde, cidden baştan savılır. Ama aşırı şişman insana bile full time kardiyo egzersizi yazamazsın. Bu insanın kas gücüne de ihtiyacı var, bu insanın karın egzersizlerine, merkez bölge antrenmanlarına da ihtiyacı var. Bu insanın eklemleri zarar görmüş belki de, onları destekleyip güçlendirecek kas gücüne de ihtiyacı var. Dolayısıyla sadece kardiyo değil, ağırlık antrenmanı programına da ihtiyacı var bu insanın. Bu kişinin, zaten fazladan yük taşıdığını göz ardı etmeden, fazla da zorlamadan, kendi sınırları içinde bir ağırlık çalışmasına ihtiyacı var. Dolayısıyla spor salonuna yazılırken, size yazacakları programın içeriyle ilgili antrenörden bilgi alın. Sadece kardiyo diyorsa, büyük olasılık sizinle ilgilenmeyecektir. Gitmeyin o salona!
3.Yüzme: Yüzme pek çok insan için, eğlenceli bir aktivitedir. Hele hele havalar ısındığında havuz bir spor salonunu diğerine tercih etmeniz için başlıca sebeplerden biri olabilir. Yüzme iyidir. Huzur verir, kafayı boşaltır, omurgayı destekler ve bütün vücudu çalıştırır. Antrenman yaparken yorulmaktan ziyade, terlemekten şikayet edenler için havuz, ideal antrenman ortamıdır. Dolayısıyla kardiyo sıksa da, ağırlık antrenmanı zor gelse de, havuza hayır diyen az çıkar bence.
4.Günlük Aktiviteler: Rutinin dışına çıkmak vücudu şaşırtır ve vücut ”bir saniye, bir şeyler oluyor, mevzuya müdahil olmalıyım” derken kendini hummalı bir çalışmanın ortasında bulur. Ne yapsanız misal, vücuda ”amanın” dedirtirsiniz? Misal asansörü mü kullanırsınız normalde? Terk edin asansörü, merdivenle takılın. Misal hep iş yerinizin önüne mi park edersiniz arabayı? 20 dakika uzaktaki bir yere parkedin, günde 20’şerden 40 dakika aktivite kazanın. Öğle yemeğini en yakındaki restoranda mı yiyorsunuz? O zaman, alın evden yemek tasınızı, yürüyün yakındaki çay bahçesine, parka, sahile, açık havada yemeğinizi yiyin. Ve gidin barınaktan sahipsiz bir köpek alın, evladınız yapın, akşamları birlikte az yürüyün, az koşturun, hem bir kalbinizin bir yanı bir başka canlı için atsın, hem de o can size de hedeflerinize ulaşmanız için vesile olsun.
5.Aksesuarlar/ Kremler/ Yağlar/ Sarıp Sarmalanmalar: Bunu ne kadar sık söylersek o kadar tersi yapılır ama; lütfen şu saçma sapan, termal taytlardan, korselerden, sıkı fıkı kıyafetlerden ve kilo verdirdiği iddia edilip, pişik yapmaktan öteye gidemeyen eşofmanlardan edinmeyin. Kendinizi yağlara, ne olduğu belirsiz kremlere bulayıp, koşuya çıkmayın. Ve yine yine lütfen kendinizi buzdolabı poşetleri, plastik ambalajlar, abidik gubidik naylon poşetlere tıkıştırmayın. Buna tüm kalbimle inanıyorum ki, hiçbir işe yaramazlar. Hedeflerinize ulaştırmazlar. Olan güzelim cildinize olur.