Hemen herkes nereden baksanız 7-8 yıldır kişisel gelişimin peşinde. Onlarca kitap, yüzlerce etkinlik, binlerce makale okundu, görüldü, yenildi, yutuldu ama görünen hala o ki; yüzde yüz mutlu değil çoğunluk. Tanıdığım pek çok kişi okuyor da okuyor her gün ama gel gör ki olmayan bir şey var işte, yüzlerin gülmemesine sebep olan. Öfke kontrolünün iyice saptığı, tahammül seviyelerinin sıfırın altına düştüğü ülkemde kişisel gelişim okumaları var ama uygulamaya koyan yok. Basit bir nefes egzersizini dahi “aman yarın sabah yaparım” deyip erteliyoruz. İstemek ve inanmak. Bu iki eylemi hazmetmiş kişilerin bugün gündemleri sizinkinden oldukça farklı. “Nasıl mutlu olurum” bitmiş “nasıl mutlu ederim”e geçmişler. “Aman ölümlü dünya, bir daha mı geleceğiz? Hayat bir gün- o da bugün. Olduğu kadar olmadığı kader” gibi hala yaygın kullanımda olan klişe sözler ortaya atıldıkları gün durumu özetlemiş zaten ama diliyle söylediğine kalbiyle inanmayan insan çağında yaşadığımız için katedilen bir arpa boyu yol yok aslında.
Dünya gezegeninin en mutlu insanlarının her şeyi bilen profesörler değil sade yaşamlarını basit bilgilerle geçiren köylüler olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Bu yüzdendir belki de çok bilenin değil çok görenin farkında olması.
Aydınlanma ve ruhsal tekamüle erişme sürecine gönül verişim Osho’nun Farkındalık kitabı ile başlar. Bu meseleye merak salan herkese ilk başucu tavsiyemdir. Sonrası yılların deneyimlettikleri…
Kendinizi kendinizde bulmak için “acil durumlarda camı kırınız” değil “her gün bir doz alınız” derlemesi yaparak buraya bırakıyorum.
1.Sesinizi duyun!
Sesiniz sadece başkalarıyla konuşmak için değil, şarkı söylemek ve duyduğunuz sesleri taklit etmeniz için de var. Her mutlu olduğunuz an yüksek sesle teşekkür edin. Sadece kötü olaylar yaşandığında yalvarmak ya da isyan etmek için açılmasın o sesiniz. Sebepsiz yere de konuşun kendinizle, sırasıyla bir işi yaparken örneğin kademeleri anlatın kendi kendinize. Durduk yere kahkaha atın, bakın karşınızdaki nasıl da anında etkilenecek ve kahkaha atacak. Sabahları uyandığınızda çekilmesi zor biriyseniz kendi sesinizin size ne kadar iyi geleceğini kendinizle konuşarak fark edin.
2.Drama son!
Bu coğrafyada yaşayan Türkiye halkı hiç magazin izlemediği hep belgesel takip ettiği gibi hiç arabesk de takılmaz. Televizyonda yayınlanan yerli yapımlara şöyle bir baktığımızda ortalamanın duygu durumları sizce de belli değil mi? Neden bu sürekli dram? Neden bu göz yaşına olan ilgi? Güne başlarken o dingin halimizi enerjik pozitif hale geçirecek müzikleri dinlemek varken neden efkarlı şarkılar? Evet, geçim derdi ya da aşk. Ama dünyada sadece sizin derdiniz değil. Şarkı ile ne alakası var demeyin çok alakası var. Bu ruhun beslenişi. Hiç kimse sabah uyandığında ıslak hamburger yemez değil mi?
3.Buradaysanız burada olun!
Hala üstesinden gelmeye çalıştığım ama yakın zamanda sonlandıracağımı düşündüğüm en büyük problem: aynı anda iki yerde birden olmaya çalışmak. Kitap okurken telefon faturasını düşünmek, evdeki patili dostumuzla ilgilenirken gözümüzün Twitter’da akıp durması. Acelemiz ne? Neyi kaçırıyoruz dünyanın dönüş hızı belli iken? Sadece bu çağın insanlarında duyabilirsiniz “ama lütfen çok acil!” nidalarını. Neden? Hayvanlar aleminde “çok acil” kodlu bir toplantı olduğunu görmedik. Dünyanın dönmesi bir gün durursa bu insan evladından kaynaklanmayacak. Biz sadece yaşadığımız anı mahvedebilir ve doğayı katledebilir ve bir arada yaşamayı zor hale getirebiliriz. Dünyayı durdurmayız. Öyleyse acele etmeye gerek yok. Anın tadını çıkar. Telefonunu bırak, yaptığın işe odaklan. Yediğin lokmaları say, sana sunulan nimetlerin güzelliğini göremezsen nefesinin de kıymetini bilemezsin. “Çok acil beni ara” diyeni yarın da arayabilirsin. Anın değerini bil.
4.Kendini dinle!
Kimileri yürüyüşe çıkar telefonunu kapatıp. Biraz herkesten kaçıp kendinizde kalmak çok iyi gelir, ruhani antibiyotiktir. Şehir yaşamı içinde böyle bir nimetiniz yoksa gün sonunda yalnızlığınıza çekilip 10 dakika sadece nefes alıp onu dinlemek, amaçsızca öylesine durmak zihni boşaltır ve boşaltmak şarttır.
5.Teşekkür edin!
Kendinizdeki olumsuzlukları görüp tekrar edene kadar kendinize bir teşekkür defteri alın. Bugüne kadar sahip olduklarınız, karşılaştıklarınız, yaşadıklarınız, tanıklık ettikleriniz, verdikleriniz, aldıklarınız için aklınıza geldikçe açın ve teşekkür yazın.
6.Zihniniz çöp değil!
Zihnimiz kutsal vadimizdir, inanıştaki kutsal kase bir nevi. Evinizin salonunu doldurmadığınız gibi orayı da çöple doldurmayın. Hayvan katliam videoları için üzülün, ses çıkarın ama o videoyu izlemeyin, paylaşmayın. Siyasetçi değilseniz siyasetle uğraşmayın. Siyaset yapanların zaman içindeki fiziksel değişimlerini dünya tarihindeki liderler aracılığı ile görebilirsiniz. Üçüncü sayfa haberlerini okumayın. Dünyada kültür-sanatın da var olduğunu unutmayın ve bilin ki doğa-hayvan belgeselleri doğal sakinleştiricilerdir.
7.Aile psikoterapidir!
Koşulsuz sevenlerimizin ailemiz olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Annenizin 50 yaşında da olsanız saçınızı okşaması, babanızın 40 yaşında bile olsanız “paran var mı?” demesini hafife almayın, sevinin ve sarılın. Ailenizle birlikte yaşamıyorsanız (keşke her gün yapsak) iki günde bir de olsa onlara “sadece seni seviyorum” telefonu edin, onlara çok iyi gelecek ve sizi müthiş hissettirecek. Öyle ya, kimin daha evvel göçeceği bilinmez.
8.Öğlene kadar uyumayın!
Sözüm çalışanlara, zorunlu uyananlara değil ama akşama kadar uyumak gibi bir lüksünüz bile olsa güne gün ışığı ile başlayın. Gece olmadan piliniz bitse de gün güneşten öncedir bu böyle biline. Gün içinde şekerleme imkanınız varsa of tadından yenmez. Günü uyuyarak geçirmek kalıcı depresyon sebebidir. Gece yaşayan insanların gündüzü yaşayanlara oranla çok daha erken çöktüklerini etrafınıza bakarak siz de görebilirsiniz.
9.Ne yediğiniz sizi anlatır!
Kıyafetler alıp, spora gidip formunu korumaya çalıştığımız bedenimiz bizim bu yaşamımızdaki yegane evimiz. Bu yüzden ne yediğimiz ve içtiğimiz bedenimizden okunur. Yağlılar, şekerliler ve karbonhidrat her zaman çekici olduğu kadar şeytanidir. Bunları tüketenlerin ruh halleri ve görüntüleri ile çiğ ve doğal beslenenlerinkini yan yana koyabilirsiniz. Karar sizin.
10.Bir uğraş edinin!
Gün bitiyor ama enerjiniz bitmiyorsa, uykuya dalamıyorsanız, kafanızdaki ses ilaç almadan ya da içmeden susmuyorsa kendinize günlük rutinlerin dışında bir uğraş edinin. Motivasyon koçum, kozmik enerji uygulayıcım Berna Kaya’nın bana önerdiği gibi; salon sporları hoşunuza gitmiyorsa yüzün, basketbol oynayın, yoga yapın, resim yapın ama enerjinizi boşaltacak illa bir şey yapın.
Hayatın bir sınav yeri değil çok süper eğlenceli, ful neşeli, her anı başka sürprizli biri olduğu oyununu kendi kendinize her gün oynayın. Bakalım yarının size hangi sürprizi var? Ha bu arada o anın içinde olun ki sürprizin ne olduğunu kaçırmayın.
Çok bilen farkındalık eğitmeni olarak değil deneyimleyen yazar birey olarak, tatlı tebessümlü güzel günler dilerim.