KAGİDER, Boyner Grup ve Bank of America Merrill Lynch işbirliğiyle Boyner Grup markalarına üretim yapan kadın işletme sahipleri için tasarlanan “İyi İşler” programının katılımcılarından Freyja’nın kurucusu Busena Çelik Zümbül; bize marka hikayesini, girişimciliği, programın ona kattıklarını ve gelecek planlarını anlattı.
İlk olarak Freyja Concept ne yapıyor bize kısaca bahseder misiniz?
Freyja Concept, yoğun seyahat eden iş insanları ve öğrenciler için ülkemizde yılda sadece 2 sefer hasadı gerçekleşen koyun yününden, kullanışlı ve özel tasarım çantalar yapıyor. Bunu yaparken de kültürel bir değerimiz olan keçecilik zanaatini modernize ederek kullanıcılarımıza sunuyoruz ve bu zanaati sürdürülebilir kılmak için çalışıyoruz.
Neden keçe ile çalışmak istediniz? Keçenin farkı nedir?
Keçe medeniyetin ilk kumaşı olarak geçer literatürde. Hafif ama mukavemeti yüksektir. Elektriği minimize eder, doğada biyolojik olarak parçalanabilir ve tutuşmaz.
Yün çok özel bir materyaldir endüstriyel yollarla işlemezseniz sentetik boyayı da kabul etmez. Piyasadaki yün türevi malzemeler ya da keçelerin bir çoğu sentetiktir ve maalesef keçenin taşıdığı önemli özelliklere sahip değildir. Bu yüzden keçecilik zanaati zahmetli olduğu kadar doğa dostudur çünkü ham yünün yapısı bozulmadan işlemenin ve boyamanın sırrı bu zanaatin inceliklerinde gizlidir.
Peki, marka hikayenizden bahseder misiniz?
Bu kadar özel bir materyali amacımız dünyaya duyurmak ve bir marka haline getirip ülkemizde istihdam sağlamaksa ismi de hem global olmalıydı hem de keçe gibi eskilerden gelmeliydi. Ben mitolojiyle, masallarla çok ilgiliyimdir. Hayallerimiz kıymetli, işte bir hayalle başlayan bu maceraya da bir kadın tanrıça neden can vermesin dedim. En çok içim Freyja’ya ısındı. İskandinav mitolojisinde bolluk ve bereket tanrıçası olarak geçiyor. İki kedinin çektiği bir savaş arabasında resmedilen sarışın bir kadın aslında. Logomuzdaki kedi buradan geliyor, bir kadın girişimci olarak da güçlü ve savaşçı ruhlu bir tanrıçadan esinlenerek markamıza bu isimi vermek istedim.
Markayı kurmaya nasıl karar verdiniz?
Bir yurt dışı seyahatimde bilgisayar çantamın sapı kopunca çanta arayışına girdim. Karşıma keçe ve deri bir bilgisayar çantası çıktı 350 Euro olduğunu gördüm ve çok şaşırdım. Çünkü benim için o zamanlar sadece keçe bir çantaydı, neden bu kadar pahalıydı ki? Türkiye’ye döndüğümde kendime bir keçe çanta yaptırma macerasına atıldım. İşte o süreçte keçeye ve bu zanaate aşık oldum.
Kendime çanta yapmakla başlayan macera ilk olarak Eskişehir’de bir sosyal sorumluluk projesine dönüştü ve marka lansmanımızı kent konseyi desteği ile korunmaya muhtaç kız çocukları derneği yararına gerçekleştirdik. Sonra B2B de birkaç iş aldık, o işler bizim sermayemiz oldu. İki buçuk yıllık ar-ge ve pazar araştırma çalışmalarının ardından Kagider’le yolumun kesişmesi sonucu markamız ve yaptığımız işler bir anda hızlandı. Şimdilik çanta ile başladık ama amacımız bir çok sektöre keçeyi sokmak.
İyi İşler: Perakendede Kadın Girişimcileri Güçlendirme Programı’na katılmak size ne kazandırdı?
İşletme yükseği yapmış, hem kurumsal hem şahsi iş hayatında aktif bir insan olarak, İyi İşler projesi öncesine kadar kafamın ne kadar karışık olduğunu anlamamıştım. Herkesin hayatında bazı köprüler oluyor. İşte ben tam böyle bir köprünün başındayken Boyner Grup ve Kagider iş birlikteliği ile gerçekleşen bu projeye seçilmemle, yol haritamda ki boşlukları daha rahat doldurmaya başladım. Şimdi de bu kararları hayata geçirmemde önemli birer yol arkadaşı olarak proje yöneticileri yanımda yer alıyor, çok mutluyum.
Kadın girişimcilere önerileriniz nedir?
Zaman göreceli bir kavram ve herkes kendi zamanını yaşıyor. Bir şeyler olmuyorsa daha iyisi olacağı için olmuyor. Sadece kendi yaptıkları işe ve kendi becerilerine odaklansınlar. Yılmasınlar. Maddi, manevi kaynaklarını doğru zamanda, doğru şekilde kullanmayı öğrensinler. Hiçbir şey kestirmeden olmuyor. Olan, yapan varsa da eninde sonunda bir yerde tökezliyor. Problemle uğraşmak yerine, hep çözüm odaklı olsunlar. Problemler aslında hayattaki en önemli dostlarımız. Onlar bizi bir üst basamağa taşıyor.
Kadınların ticaret dünyasındaki varlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Değişim yeni nesille ve onları yetiştiren kadınlarla olacak. Kaldı ki oluyor da. Bu anlamda Eskişehir’de çeşitli kadın çalıştaylarında yer alıyorum, gönüllü projelerde görev yapıyorum. Konuşulacak çok şey var ve hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız. Kadın güçlenirse, eşi güçlenir. Kadın güçlenirse çocukları güçlenir. Kadın güçlenirse toplumlar güçlenir ve dolayısıyla iş hayatı güçlenir. Siyah beyaz iş hayatına renk getiriyoruz, bunu herkes kabul edecek ve biz varız diyen harika kadınlarımıza kulak verilecek. Bu kadınlara destek olan babalar, eşler çoğalıyor ve daha hızlı çoğalmalıyız. Ülkemiz bunu hak ediyor.
Birbirinden farklı sektörlerdeki işlerinizi nasıl dengeliyorsunuz?
Freyja Concept ile birlikte Eskişehir’de bir de marka danışmanlığı firmam var. Hep çok yönlü bir insan oldum. Çocukken bu durum maymun iştahlılık ile adlandırılırdı ve odaklanma problemi yaşardım. Ben de bir ara böyle bir kimlik bunalımına girdim ve kendimi aramaya devam ettim, işte o zaman kişisel gelişimimi sürekli kıldığımda, zamanı doğru kullanmayı öğrendim. Çok önemli iş insanları milyonlarca doları yönetiyor ama eşine, ailesine ve kendine zaman ayırabiliyor. O zaman ben de bu nokta da kendimi eğitmeliyim dedim. Hala da eğitimim sürüyor. Çünkü her geçen gün yapmam gereken şeyler artıyor, benim de zaman yönetimi becerimi geliştirmem gerekiyor.
Bu farklı işler bir birilerine katkı sağlıyor mu?
Kesinlikle, sağlamaz olur mu? Marka danışmanlığı firmamda ağırlıklı olarak start up lar ve mikro kobilerle çalışıyorum. Bu yüzden sürekli bilgilerimi güncel tutmam gerekiyor. Farklı sektörlerden farklı iş birliktelikleri sağlıyor bu durum. Ticaret görecelidir bana göre. Bugün çanta satarsınız, yarın bardak, öbür gün hizmet. Önemli olan paranın akış matematiğini kavramak ve finansal bilgi sahibi olmakla alakalıdır. Bir de para her zaman bir şekilde kazanılır, bazen az, bazen çok. Asıl para kazanırken yarattığımız değerler, kazandığımız dostluklar çok önemli. Bence ticareti bu değerli kılıyor.
Keçeyi başka ürünlerde de kullanarak ürün yelpazenizi genişletmeyi düşünüyor musunuz?
Tabii ki. Özel ürün geliştirme çalışmalarımız var ama her şeyin farklı sebeplerle bir zamanı var. Adım adım güzel ürünler gelecek.
%100 doğal bir malzeme ile çalışmanın zorlukları var mı?
Olmaz olur mu? Ürün zor, ustalar, zanaatkarlar ayrı zor. Hani biz iş hayatında cam – tavan sendromundan bahsediyoruz ya, işte onu binle çarpın.
Türkiye’yi baştan başa dolaştım istediğim çalışmayı yaptırabilmek için ve hala yeni kişilerle tanışıyorum bu alanda. Şu an iki farklı üreticiyle çalışıyorum. Biri bir mevlevi ve işin kültüründen geliyor. Çok donanımlı bir usta. Bir diğeri beş kuşak bir ailenin bu işle uğraşan son üyesi ve birbirimize umut olduk. İnşallah beraber büyüyeceğiz ve belki onlarda çocuklarına bu zanaati öğretebilecek.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Çok güzel bir ülkeyiz, harika bir çeşitliliğimiz ve kültürümüz var. Taklitçilikten uzak, üretirken de tüketirken de değer odaklı olmaya inanıyorum ve bu şekilde daha güzel güçleneceğiz diyorum.